Yollar var, batıla çıkar yol var vahye çıkar.
      Yolumuz kurtuluşumuza kapı açar. Bu nedenle yolumuzun doğruluğu, evrenselliği, güzelliği olmalıdır. Yolunu kaybeden İnsanoğlu uzun yıllar hayatına çeşitli yollar çizdi. Kimileri beşeri düşüncelere sığınarak şirke, küfre, hurafe yollara bel bağladı, delalete düştü, dünyasını ve ahiretini harap etti.Yanlış idolojilerin ve kavramların peşine düştü.Amacı insana yardım dı görüldü ki kendine bile yardımı olamadı hem kendini hem takipcilerini saptırdı..
Görülen O ki  İnsanların islamı seçip müslüman olmalarından başka bir yolları kalmadı iyide .....!!!!!şu sorulara cevap bulmaları gerekmez mi.??
Müslüman Nasıl bir yol haritası çizmelidir? Yol haritamda kime güvenmem gerekir? Yola çıkarken pusulam ve Kılavuzum kimdir ve nedir? Yol haritamı izlerken yolumu kaybetmemek için nasıl bir yol çizmeliyim? Yolcunun ne gibi hazırlıkları olmalıdır.Bu yol haritasını belirlemede etkili güç nedir? Neden insan hayırlı bir yol haritasına hacet duymaktadır? Yol haritasını hangi çizgiler üzerinde götürmek gerekir?
      Bu Yol, müslümanın dünya hayatında Rabbini sevdirecek, razı ettirecek, cennete ulaştıracak kutsal yol olmalıdır, içinde eğriliğin ve batılın olmadığı ulvi bir yol olmalıdır. O zaman bu yolun Sahipleri kutsal yolcular sıfatını alır, sakinleri zaman zaman hüzünlenir, ağlar, ayıplanır, itilir, sövülür, fakat asla yollarını terk etmemelidirler, bu yüzden de akıbetleri hayırla bitmesi umulur, şüphesiz ki arzuladıkları güzel sona ererler. Allah-u alem
        Peki, bu yolun haritasını nasıl çizmelidir? Bu yolun haritasını öyle umuyorum ki Kuranın ve sünnetin esaslarını gözeterek çizmelidir. Bu gözetilirse, kurtuluşun yolu kolay ve sağlam elde edilir. Müslüman ümmetin geçmişte ve günümüzde yaşadığı sorunlar aşılır, felaha erilir. Müslümanın yolu selefin (evvelkilerin) izlediği yol olmalıdır, Zira selefin yolu en sağlam ve en sahih yoldur. Bu yol vahyin dayandığı, sünnetin yüceltildiği, güzel ahlakın öğretildiği delile dayanan ilmi, ahlaki bir yoldur. Bu yolun dışında kalan yollar delalete çağıran yollardır. Araştırmalarım ğösterdi ki bir cok cemaat İslamın asri saadetdeki konumundan fersah fersah uzaklaşmış ve hurafeler ve bidatler sarmış sarmalamış takipcileri hak ile batılı ayıklayamayacak derecede farkındalıkdan uzak ve kendilerini kurtulan toplum zannetmekdedirler.O yüzden bana yolda giderken bir yol haritası lazım..!!!

       
Yol haritamda kime güvenmem gerekir. !?
           Allah’a güvenmeliyim, onun hükmüne boyun eğmeliyim. Bana yazdığı çizgide sebat etmeli, bana yakışır tarzda ihlâsla bağlanmalıyım. Bu yolun seyrinde dayanağımız Allah’tır. "İnananlar yalnız Allah'a güvensinler" (Ali İmran 102) "Allah'a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever." (Ali İmran, 158) "Allah'a inanıyor ve teslim olmuşsanız, ona güvenin" (Yunus suresi, 84)“Rabbinden sana ne vahyolunuyorsa ona uy. Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.”(Ahzab–23) “Kararını verdiğin zaman da Allah'a güven.”(Al-i İmran–159)“Allah size yardım ederse, hiç kimse galib gelemez. Eğer sizi yüzüstü bırakırsa O'ndan başkası size kim yardım ede bilir? Artık müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.” (Al-i İmran–60)
“Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişemez. O bizim Mevlâ'(yardımcı)mızdır. Bunun için müminler yalnız Allah'a güvenip dayanmalıdır.” (Zariyat–51) “İnkârcılara, ikiyüzlülere itaat etme, onların eziyetlerine aldırma; Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” (Ahzab–48)
         Neden insan hayırlı bir yol haritasına hacet duymaktadır? Zira insan Rabbinin gösterdiği yola muhtaçtır, insan aklı kendi saadetini ve huzurunu belirlemede tek yetkili değildir, insanın hayat projesini Allah ve Resulü çizmiştir. Hevamız, nefsimiz, dünya görüşlerimiz kurtuluşumuzu değil hüsranımızı getirir, tarih bu acı gerçeği ispat etmiştir. İnsan, Rabbinin lütfüne, yardımına, rahmetine muhtaçtır, zira biz ne kadar amel edersek edelim, onun affı ve rahmeti olmazsa hüsrana düşeriz. O yardım etmezse ne nefsimize ne düşmanımıza galip gelebiliriz. Bizde, yardıma ve nusrete ulaşacak sebeplere sarılmayı bilmeli, o yolda ilerlemeliyiz.
 Yola çıkarken pusulam ve kılavuzum kimdir ve nedir?
             Pusulasız, yola çıkılamaz bu durumda müslümanın da pusulası olmalıdır. Bu yolun rehberi, pusulası Kuran ve sünnettir, iki vahiydir. Bu vahye dayananlar felahtadır, dünya ve ahiret saadetindedir. Müslüman yola çıkarken kuranın hükmüne ve sünnetin öğretilerine kulak vermeli, selefinin yol haritasını aramalı, onların yaşam tarzlarına uymalı, inanç ve amelde onlar gibi yaşamak arzusunu taşımalıdır. Zira onlar sevilen ve övülen en güzel insanlardır.
 Yol haritamı izlerken yolumu kaybetmemem için nasıl bir yol çizmeliyim?
           Şirk ve küfür inançları reddetmeli, Allah’ı yüce isminde sıfatında ona yaraşır tarzda birlemeli, Allah’a taat yolunda duada bulunmalı, ondan itaatimizde yardım istemeli, her işimizde Allah’a dönmeli, İhlâsı elden bırakmamalı, sahih dine basiretle/beyyeniyle/burhanla tutunmalı, Şeriatın emirlerine ve yasaklarına hâkim olup amel etmeli, hurafe fikirleri terk ederek sahih islam düşüncesine sahip çıkmalıdır.
       O halde, acı çığlıkların, kâbusu andıran korkuların, için için akan gözyaşlarının, benliğimizi terk etmeyen kimsesizliğin karanlık tünelinden çıkmak isterken, bu yol haritasına sahip çıkın, bu yolu izleyin(izleyelim), siz mutlu olmaya layıksınız. İnsani eğilimlerinizin bilinç kaybına uğramaması için bu yol size (bize) göredir. Allah'ın ve Resul'unün kenarlarına işaret lambaları astığı ve zemininin parke taşlarını döşediği bu apaydınlık yolu izlemeye ne dersiniz? O halde buyurun yolumuza….
 
Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışların (kine) değil.Fatiha/6-7

Suleyman CANER

İnsanlık icin sadece bir nefer
               İlkesiz olmak insanı cidden yorar ,ve kişiyi ister istemez ordan oraya savurur.İlkesiz insanlar her türlü yeniliğe tartışmaya değişime kapalıdırlar.Kendilerinin hic mi ilkeleri yok derseniz vardır,ama ona ilke denmez şablonsu bir kuralları vardır,tutarlı olacagım diye kendileri bu gömleği giyerler,bazen bu gömlekten bir türlü cıkmak isteselerde cıkamazlar tutarsız ğörünür vede alğılanırız korkusu onları daha cok hata etmeye sevk eder bazen farkında  da olurlar.Bu insanların hal tutum davranış veya bir şeyi acıklma ve savunmaları durumunda gecerlidir.
                Birde insanın kavramlara objelere olaylara bakış acısı vardır ki bu alanda da baya bir fırtına söz konusu ben  bu tür vakalarda irdeleme,inceleme,kavrama kuralı ve yöntemi geliştirdim ve bunu 6 esas üzere bina etdim

1:)Bilgi-araştırma
2:)Tercübe-yetenek
3:)Niyet-gaye-amac
4:)Uygunluk-uygulanabilirlik
5:)Akıl-mantık
6:)Bununla cakışan,celişen veya karşı fikir varmı?

Bu ölcülerim hep beni motive etmiş ve yanlışlarımı en aza indirmiştir


Aşşağıda bu ölcülerimi tek tek acıklayacagım

1:)Bilgi-araştırma:Araştırmak işi, taharri.(icindeki pis ,kirli,zararlı,şüpheli olanı temizleme) Bir gerçeği ortaya çıkarmak, bir sorunu çözümlemek ve eldeki verileri arttırmak için bilimsel yöntem ve tekniklerden yararlanılarak yapılan düzenli çalışma.tetkik,
2:)Tercube-yetenek:tercube; o konuda,o işte,veya bir şeyde kişinin önceden öğrenmesi,Yetenek : bir kimsenin (konu veya iş)bir şeyi anlaması, yapabilme niteliği.tercube ve yetenegini ögretecek pozisyonda olması,
3:)Niyet.kalp'in yönelmesi,gaye:o nu neden ve nicin incelemem gerektiğinimuhatablarıma acıklama.amac,halis fayda yani;bu kavram,olay,konu,obje,her hangi bir şey bununla ilgilenmemin,incelememin,konuşmamın veye tartışmamın; bana bir faydası var mı?muhatabı ma bir faydası varmı?ikimizin haricinde bir başkasına faydası varmı,amac;üzüm yemek mi bağcıyı döğmek mi??
4:)Uygunluk-uyğulanabilirlik:İnsanlara veya dogaya faydalı mı uygun mu uygulanabilirmi faydası zararından cok fazla ise secmek ve o konuda kararlı olmak ve pratige dökmek pratikde uygulanmayacak bir şeyi konuşmak,irdelemek,tartışmak veya görüş bildirmek komedi olur
5:Akıl-mantık;Yanlızca akıl yürütme bicimlerini tanıtmaya,bu akıl yürütmenin sonucu olarakta bunlardan hangilerinin doğru,geçerlive hangilerinin yanlış,geçersiz olduğunu kesinlikle ayırt edmeye yarayan ölçüt ve yahutda kuralları saptamaya yarayan veya olanak veren doğru düşünme ve doğruyu bulma. Akıl'a mantığa ters bir şeyle uğraşıp;bu adam deli ya posisyonununa düşmemek icin toplumlarda oluşan ortak akıl ölcüsü dahilinda ölcmek biçmek ve işin mantık cercevesi dahilinde kalmaya özen göstermek
6:)Bununla cakışan,celişen veya karşı fikir varmı?
Ortada bir durum var ve o her hangi bir bilgi ile cakışıyor veya celişiyor ise cakışanı veya celişeni iyi araştırmalı ,dedigim dedik caldığın düdük olmaz neticeye ulaşamayız.havanda su döğmenin ne anlamı var.Ha keza konuşulan.araştırılan,irdelenilen veya tartışılan konu ,obje veya pozisyon hakkında karşıt görüş veye görüşler varmı onlarıda ciddi mana da incelemek ve delillerini neye karşı cıkıyorlar, nicin muhalefet ediyorlar,bırakınız neden karşı  neden muhalif ise acıklasın sizi ikna etmesini talep ediniz,ve delillerini isteyiniz; bu asla göz ardı edilecek bir durum degildir.Böyle yapmaz sacmalıyor ne dinleyecegim diyerek sen başkalarının görüşlerini ciddiye almazsan başkası seni hic ciddiye almaz.Olabilir ki mutlak doğru senin yanındadır,senin savundugun en doğru görüş olabilir;yanlış tutum ve davranışın yüzünden muhatapların kırğın ve üzğün ceker giderler Farzi misal sen dogru görüşteydin bu diyalogsuzluk seni etkileyebilir dogru düşüncenden şüpheye düşebilirsin ve ya sen yanlış görüşte muhatabın doğru görüşte olabilir ,kendini diyoloğa kapalı tutduğun karşı tarafın delillerini görmezden geldigin icin yanlışın icinde debelenip durursun.sen uyarıları ciddiye almazsan .!! Seni de uyaran ortaya kolay kolay cıkmaz. hic kusura bakma bu din hic kimsenin tekelinde değil,
veya ortaya koymuş oldugumuz bir fikre sonradan da olsa itiraz geldi yine araştırmalı ve eleştireni ciddiye almalıyız velev ki hatalı bile olsa hatasından döndügünden emin olana kadar onunla ilgilenilmeli ve fitneye sebebiyet vermemeliyiz
işte benim olayları vakaları İrdeleme,İnceleme,Kavrama kurallarım ve yöntemim mutlaka sizinde kendinize ait ilkeleriniz olsun ilkesizligi ilke edinmeyiniz


Suleyman CANER

İnsanlık icin sadece bir nefer
14/5/2009

 

                                                          FİRAVUN
             Mısır'da hüküm süren Amelika krallarına verilen ünvan. Türklerin hükümdarlarına Hakan, Bizanslıların Kayzer, İranlıların Kisra dedikleri gibi, eski Mısırlılar da Firavun derlerdi. İslâm dil bilginlerine göre firavun kelimesi, kibir ve gurur anlamına gelen "fer'ane" ya da "tefar'ane" kelimesinden gelir. Çoğulu 'ferâine'dir. Kelimenin bu anlamı nedeniyle kibirlenen, zulüm yapan kişi için "adam firavunlaştı" anlamında "tefer'ane'r recûlü" denir. Kök anlamı dışında firavun kelimesinin sapma ve saptırma, bozulma ve başkalarını bozma, zarara girme ve zarara uğratma anlamlarında da yaygın bir kullanılışı vardır. Buna göre her zâlim, sapkın ve mütekebbir kişi firavundur. Kur'an da kelimeyi bu yorumu doğrulayacak biçimde kullanır. Sözgelimi Hz. Yusuf dönemindeki Mısır kralı Firavun olarak nitelenmezken, Hz. Musa dönemindeki krallar Firavun olarak anılır. Kelimenin anlamı, diğer bir görüşe göre, güneş tanrısının oğlu demektir. Eski Mısırlılar güneşe Ra adını vermiş ve ona yüce tanrı diyerek tapınmışlardır. Mısır inançlarına göre her kral iktidarını Ra ile olan ilişkisine dayandırır ve kendisini Ra'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak empoze ederdi. Zamanla Ra soyundan geldiğini savunan krallar, kendilerinin de "yüce rab" olduklarını halka kabul ettirmek amacıyla Firavun (güneş tanrısının oğlu) ünvanını kullanmaya başladılar (Mevdûdî, Tefhimü'l-Kur'an Tercümesi, İstanbul 1986, II, 69).
                Kur'an, Hz. Musa ile ilişkisi nedeniyle sık sık andığı Firavun'un kimliğinden sözetmez. Buna karşılık Cevheri gibi bazı İslâm bilginleri, Kur'an'da geçen Firavun'un Velid b. Mus'ab olduğu görüşündedirler. Fakat Kur'an'da sözedilen Firavun, gerçekte iki ayrı hükümdardır. Bunlardan ilki, Hz. Musa'nın doğduğu sırada Mısır' yöneten ve Musa'yı sarayında büyüten Firavun; diğeri de Hz. Musa'nın risâletle görevlendirildiği sırada iş başında olan Firavun'dur. Çağdaş tarih araştırmacılarına göre ilk Firavun M.Ö. 1292-1225 yılları arasında hüküm süren II. Ramses; ikincisi ise II. Ramses'in oğlu Mineftah'tır. Ne var ki, Hz. Musa'nın dönemi kesin olarak tesbit edilemediği için bu görüşün yanlış olması da mümkündür. Kaldı ki tarihsel kişiliklerin tesbit edilip edilmemesi fazla bir önem taşımaz. Bu nedenle Kur'ân kimlikler üzerinde durmayarak ilâhı mesaj karşısında yeralan evrensel Firavun tipinin özelliklerini vurgular.
                     Hz. Musa'nın doğduğu zaman Mısır'ı yöneten kişi Firavun'dur. Çünkü zorbalığa yönelmiş, halkını sınıflara ayırmıştır. Aralarından bir zümreyi (İsrailoğullarını) güçsüz düşürmek için oğullarını boğazlamakta, kızlarını diri bırakmaktadır. Tam bir bozguncudur (el-Kasas, 28/4). Hz. Musa böyle bir ortamda, ezilen zümrenin bir üyesi olarak dünyaya geldi. Normal şartlarda hayatta kalabilmesi mümkün değildi. Fakat Allah, zayıf düşürülenlere lütufta bulunmak, önderler yapmak ve zâlimlerin mirasçısı, o yerlerin hakimleri durumuna getirmek istiyordu (el-Kasas, 28/5-6). Bu iradenin gerçekleşmesi için de Hz. Musa'nın hayatta kalması gerekiyordu. Annesine Musa'yı denize bırakması vahyedildi. Böylece Musa, hem Allah'ın, hem de İsrailoğullarının düşmanı olan Firavun'un sarayına getirildi. Firavun ve ailesi, ileride kendilerine düşman olacak çocuğu kendi çocuklarıymış gibi besleyip büyüttü (el-Kasas, 28, 7-14). Hz. Musa, gençlik çağında bir Kıptînin ölümüne neden olduğu için Mısır'dan kaçarak Medyen'e gitti. Hz. Musa kaçarak ayrıldığı Mısır'a on yıl sonra Allah Resulü olarak yeniden dönecektir.
                      Hz. Musa, Medyen'den dönerken risâletle görevlendirildi (Tâ-Hâ, 20/11-14). Doğrudan Firavun'a gidecek (Ta-Hâ, 20, 24), Allah'ın ayetlerini tebliğ edecek (Ta-Hâ, 20/42), ondan İsrailoğullarını serbest bırakmasını, onlara baskı ve işkence yapmamasını isteyecekti (Tâ-Hâ, 20/47). Firavun, azgın bir zorba (ed-Duhân, 44/31) ve büyüklük taslayan (el-Ankebût, 29/39) bir hükümdardı. Kavmi de bir zâlimler topluluğu (eş-Şuarâ, 26/10) hâline gelmişti. Firavun, Hz. Musa'nın çağrısına, bütün ayetleri, delilleri ortaya koyduğu halde, büyük bir inatla karşı çıktı. Bu andan itibaren Hz. Musa ile Firavun arasında başlayan büyük mücâdele Kur'an'da ayrıntılı biçimde gözler önüne serilir. Kur'an'ı izleyerek bu mücâdeleyi ana hatlarıyla şöyle tesbit edebiliriz: Firavun, ilâhı mesajla kendisine gelen Hz. Musa ve Harun'u önce iddialarından vazgeçmemeleri ve kendisinden başka bir ilah tanımaları durumunda hapse atacağını söyleyerek (eş-Şuarâ, 26/29) sindirmeye çalıştı. Başaramayınca, sarayda büyütülüşünü hatırlatarak (es-Şuarâ, 26/18) minnet altında bırakmayı denedi. Bu da tutmayınca, "Rabbiniz kimdir?" (TâHâ, 20/49) ve "Önceki nesillerin durumu nedir?" (Tâ-Hâ, 20/51) gibi sorularla sınamaya, tartışma yoluyla susturma yoluna başvurdu; deli olduğunu iddia ederek sözlerini geçersiz kılmaya çalıştı (es-Şuarâ, 26/27). Bunda da başarılı olamayınca, çaresiz, Hz. Musa'dan, getirdiğini iddia ettiği ayetleri (mucize) göstermesini istedi (eş-Şuarâ, 26/31).
                      Hz. Musa, kendisine bağışlanan asa ve Beyaz el mucizelerini gösterince Firavun bu kez de onu sihirbazlıkla, kendilerini yurtlarından çıkarmayı planlamakla suçladı (Tâ-Hâ, 20/57). Hz. Musa'nın bir sihirbaz ve dolayısıyla peygamberlik iddiasının temelsiz olduğunu kanıtlamak amacıyla ülkesinin önde gelen sihirbazlarını toplayarak onunla yarıştırdı. Fakat sihirbazların bir sihir değil, mucize karşısında bulunduklarını anlayarak müslüman olmaları nedeniyle amacına ulaşamadı. Üstelik bir bayram günü. halk önünde cereyan eden yarışma Hz. Musa'nın lehine sonuçlandı (TâHâ, 20/58-70). Bütün kozlarını kullanan Firavun, bütün zorbalar gibi zulme, katliama başvurdu. Hz. Musa'ya iman edenlerin oğullarının öldürülmesini, kadınlarının sağ bırakılmasını emretti (el-Mü'min, 40/25). Bununla da yetinmeyerek Hz. Musa'yı öldürtmeye kalkıştı. Fakat kendi ailesinden bir mümin kimsenin uyarısı üzerine vazgeçti (el-Mü'min, 40/26-35). Allah, belki gerçeği görür ve kabul ederler diye Firavun ve halkını kıtlık, tufan, çekirge gibi çeşitli azap ve felâketlerle cezalandırdı. Her felâket sırasında Hz. Musa'ya başvurarak Allah'a dua etmesini istediler; azabın kaldırılması hâlinde iman edeceklerine dair söz verdiler, fakat azap kaldırılınca sözlerinden döndüler. Firavun, Mısır mülkünün kendisine ait olduğu, düzgün konuşamayan Hz. Musa'dan daha iyi olduğu, doğru söylemiş olsaydı Hz. Musa'ya güç ve saltanatın simgesi olan altın bileziklerin atılması ya da yardımcı melekler gönderilmesi gerektiği gibi söz ve gerekçelerle halkının itaatinin devamını sağladı (ez-Zuhruf, 43/48-54).   
                               Firavun'un, çevresinin ve halkının ilâhı mesajı kabul etmeyecekleri, zulüm ve işkencelerinin sona ermeyeceği kesinlik kazanınca Hz. Musa'ya İsrailoğullarını bir gece Mısır'dan çıkarması emri verildi (eş-Şuarâ, 26/52). Durumu öğrenen Firavun hemen harekete geçerek büyük bir ordu topladı (eş-Şuarâ, 26/53). Amacı, İsrailoğullarını bütünüyle yok etmekti. Ama Allah'ın da bir hesabı vardı. Firavun ve ordusu, Hz. Musa ve İsrailoğullarına yol vermek için yarılan Kızıldeniz'in yeniden birleşen suları içinde yok olup gitti (eş-Şuarâ, 26/60-66). Böylece Allah, Firavun ve halkını tapınırcasına sevdikleri şeylerden; çeşmelerden, bahçelerden, hazinelerden, o güzel yerlerden çıkardı ve bunları İsrailoğullarına miras yaptı (eş-Şuarâ, 26/57-59). Zorba Firavun, Kızıldeniz'in suları arasında artık her şeyin bittiğini, boğulacağını anlayınca, "Gerçekten İsrailoğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım; ben de müslümanlardanım" dedi ama iş işten geçmişti. "şimdi mi? Oysa daha önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştur'' denildi. Cesedi, gelecek nesillere ibret olması için denizden kurtarılarak bir tepeye atıldı (Yunus, 10/90-92).
                     Kur'an, tarihî olayları bir tarih kitabı gibi belli bir olayı aktarma amacıyla değil; insanları uyarma, düşündürme, evrensel gerçekleri kavratma gibi amaçlarla konu edinir. Hz. Musa ve Firavun hikayesi, bütün bu amaçların gerçekleştirildiği en kapsamlı kıssalardan birisidir. Kur'an bu kıssa ile müslümanların imanını güçlendirme, İslâmî tebliğe karşı çıkan müşrikleri uyarma gibi amaçlarının yanısıra, İslâm dışı toplumsal yapılanmaların, yönetim biçimlerinin, eşdeyişle Firavunî toplumların değişmeyen özelliklerini de ortaya koymayı amaçlar. İslâm dışı toplum ve yönetim biçimleri, tarihin hangi döneminde bulunursa bulunsun, hangi adla adlandırılırsa adlandırılsın, Firavun'a ve onun- temsil ettiği siyasal sisteme, bu sistemle şekillendirilen topluma özgü inanç ve düşünceleri, özellikleri yansıtır. Bu nedenle özü bakımından Hz. Muhammed'in karşısında yeralan kişilerle kökten değiştirmeyi amaçladığı toplumsal yapı, Hz. Musa döneminin Mısır'ından pek farklı olmadığı gibi, günümüzde dünyanın herhangi bir yerinde varlığını sürdüren İslâm dışı bir toplumsal ve siyasal sistem de Mekke'dekinden çok farklı değildir.            
                      Kur'an, bize Firavun kıssası ile Firavunî toplumların temel özelliklerini belirleme imkânı veriyor. Buna göre bu tür toplumların en temel özelliği Allah'ın yeryüzündeki hakimiyetini reddetmeleridir. Firavun'un ilâhlık ve rablık iddiası, gerçekte Allah'ı ya da o toplumda varlığı kabul edilen ilahları yok saydığını değil; yeryüzünde kendisinden başka itaat edilecek, kanun koyacak, yönetecek güç tanımadığını ifade eder. Allah'ın hakimiyetini ve ilahî kanunları reddeden toplum, bu yetkiyi ister Firavun örneğindeki gibi tek kişiye, isterse belli bir topluluğa, bir sınıfa, bir partiye tanısın, sonuç değişmez. Firavun'un, içinden akan ırmaklara varıncaya kadar bütün Mısır mülkünün kendisine ait olduğu yolundaki sözleri Firavunî toplumların başka bir özelliğini gösterir. Bu tür toplumlarda mülk Allah'ın değil hakim gücün sayılır. Hakim güç, mülk üzerinde dilediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Bu mülkiyet ve tasarruf anlayışının doğal sonucu olarak belli bir azınlık servet içinde yüzerken büyük halk çoğunluğu açlık ve sefalet içinde kıvranır. Firavun'un, böylesine mutlak bir hâkimiyet ve mâlikiyeti yalnız başına sürdürmesi mümkün değildir. Bu nedenle Kur'an Firavun ile birlikte "mele" adını verdiği işbirlikçilerine de dikkat çeker. Bugünkü karşılıkları ile söylenirse "mele", büyük sermaye sahipleri, meclis üyeleri, yüksek rütbeli subaylar. üst düzey yönetici ve bürokratlar halkı etkileme ve yönlendirme imkânına sahip aydın, sanatçı, din adamı ve benzeri kişilerden oluşan topluluktur. Bunlar, Firavun'un, firavunî düzenlerin kendilerine sağladıkları çıkarlar karşılığında onun hâkimiyetinin sürmesine yardım ederler. Bu da firavunî toplumların başka bir özelliğidir.
                     Firavunî düzenleri yapıları gereği varlıklarını ancak zulüm ve zorbalıkla sürdürebilirler. Adâlet, eşitlik, insan hak ve özgürlükleri bu tür düzenler için hiçbir anlam taşımaz. Toplumda her şey düzenin korunması ve sürdürülmesi amacına uygun biçimde düzenlenir. Tıpkı Firavun'un Mısır'ındaki gibi toplum çeşitli sınıflara bölünür; özellikle düzen için tehlikeli görülen unsurlar baskı ve zulümlerle zayıf düşürülür; gerektiğinde erkek çocuklarının öldürülmesi gibi yöntemlerle nüfus planlamasına gidilir. Peygamberler ya da onların takipçisi müminler tarafından adâlet, özgürlük, insanca yaşama adına yapılan her çağrı Firavun ve melesi için mülk, saltanat ve hakimiyetlerine yönelik bir saldırı anlamına geleceğinden hemen susturulması gerekir. Firavun'un Hz. Musa'nın daveti karşısındaki tutumu, firavunî düzenlerin bu yolda uygulayacakları bütün yöntemlerin bir özetini verir: Psikolojik baskı, daveti etkisiz kılacak karşı propaganda, suçlama, hapis ve öldürme tehditleri ve uygulamaları, çeşitli baskı, işkenceler ve nihayet soykırımı.     
                                Firavun kıssası, Firavun ve işbirlikçilerinin kaçınılmaz akıbetlerini de gözler önüne serer. Onlar, galip ve güçlü olanın yakalayışı ile yakalanır (el-Kamer, 54/42) ve azabın en kötüsü ile kuşatılırlar (el-Mü'min, 40/55). Sonunda bütün yaptıklarının intikamı alınır ve hepsi boğulur, yok olup giderler (ez-Zuhruf, 43/55). Ahiretteki durumları ise daha da kötüdür. Onlar azabın en şiddetlisine sokulurlar (el-Mü'min, 40/46). Hz. Musa ve müminler ise imanlarının, sabır ve mücâdelelerinin bir ödülü olarak esenliğe çıkar, Firavun ve işbirlikçilerinin mülküne vâris ve hakim olurlar

Firavunun cesdi cıkmış cıkmamış hic önemi yok

Biz cağın firavunlarının karşısında !!!
Cağın musa'larımıyız???bu önemli


 Suleyman CANER

İNSANLIK İCİN SADECE BİR NEFER

                    Neden Kuran okumamalısın...!!!!!!!!!!!!!
                   
                           Yazıya başlamadan önce insanlara bir hatırlatma yapmak istiyorum;Siz siz olun!!!!Ben dünyada etliye sütlüye karışmam elalemin derdi benimi gerdi,bir taşımlık aşım kayğusuz başım, bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesini benimsemiş iseniz sakın ama sakın kuran okumayın:benden beter olursunuz. Ben şu kuran'ı bir okuyayım bu dinci sapıklar nemenem birşeye tutunuyorlar yopaz bunlar ya okudukları ne ola ben onun gibi ne romanlar okudum bu kuranı bırakın okumayı icabında canına bile okurum dedim VALLAHİ o beni okudu hemde ana rahminde bir damlalığımdan başladı mezarda kemiklerimi toza toprağa beledi ve Canıma okudu.Bu duruma düşmek istemiyorsunuz ; kuran'dan uzak durunuz!! bittimi bitmedi bana komşumun malını canını ırzını hakkını hukukunu emanet etdi ben sorumluluk alamam diyorsan kurandan uzak durunuz!! bitdimi bitmedi; vatanıma gelebilecek  ic dış tehlikelere karşı tenakuz halinde olmamı emretdi!sen bana ne vatandan ya diyorsan kuran'dan uzak durunuz; bitdimi bitmedi. bana anama babama iyi davranmani eşime ve cocuklarıma iyi davran diye başlarına beni  coban dikti.sen ne anası ne babası ne ailesi nerde calğı orda kalğı diyorsan şaşırıp düşürüp sakın kuran okuma!!! bitdimi bitmedi.cümle dulun,yetimin, ezilmişin,hakkı hukuku ciğnenmişin savunucusu sensin sen dendi.eger sen ne hak savunması benim elime bir fırsat gecsin bak malı nasıl götürüyorum diyorsan.merakdan da olsa kuran okuma!!!bitdimi hic bitermi malında fakirin fukaranın hakkı var bedeniyin sende hakkı var, gencliğinin hesabı var herkeze hakkını teslim et dedi; sen ben ne hak gözetirim ne hukuk diyorsan amman kuran okuma!!! bitdimi bitmedi,Namaz kılmamı,oruç tutmamı,kurban kesmemi,hac etmemi,ve bunlara bağlı bazı nafileleri yapacağımı bildirdi sen bane ya namazdan.oruçtan,kurbandan,hac'dan hele hele nafilelerden diyorsan.Sakıııınn kuran okuma!!! bitdimi AH canım bitermi cennet öle kolay degil Cehennemde lüzümsuz degil:!!! NASIL YAPACAGIM BÜTÜN BUNLARI DEDİM bütün bu yapacaklarının örneği MUHAMMED s.a.v de var dendi yapamayacaksanız uyğulayamayacaksanız benden size UYARI !!! Kardeşim islam bilğisini nicin öğrenirsiniz bildiğini uygulamayana Rab'bim kitap yüklü merkep diyor Aman dikkat ölüm var.Ah..bu kuran varya Ah..bu kuran vallahi ALLAH'ın kelamı billahi ALLAH'ın kelamı okumayın siz okumayın kafa konforunuzu sakın bozmayın Ölüm var Ölüm...
 itirafname
İhsan abime sosyalist vede komünist cagrımdan peyğamperim S.A.V.i eski bir sosyalist dememden ve kalplerini kırmiş olduğum cümle müslüman kardeşlerimden helallik istiyorum haklarını helal etsinler Akıl var mantık var hic resulun vahy'i aklın ürünü sosyalist kalıba sığdırılırmı;onun cağrısı evrensel ve tevhid'e YANİ Lailaheillalah'a ayetde PUT kıran İbrahim a.s a yahudilerde hiristiyanlarda sahip cıkıyordu ALLAHcc diyordu ki Aklınızı kullanmazmısınız ibrahim sizden önce idi peyğambere sahip cıkmak isteyen onun konumunu da misyonunu da davetini de iyi bilecek peyğamber'in vahy!ine aklın ürünü ideoloji muamelesi cahillik buymuş gecde olsa anladım sizde sahit olunuz ki ALLAH cc dan helallik istiyorum ( bende en cok onun hakkı var ) beni bağışlamasını ve affetmesini diliyorum(vallahi ALLAHcc ın affetmesi en büyük kurtuluş) rabbim bizleri affet ve bağışla (Amin)

Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
(Mülk 14)

(icimizden gecenleride mi)
EVET ne sandın??


arkadaşlar beni lütfen dualarınızda unutmayınız 

Suleyman CANER
İNSANLİK İCİN SADECE BİR NEFER
Dostlar müthiş gelişmeler oldu haberiniz olsun istedim.Önce hala istanbul'a şöfer olarak gidiyorum,halı kenarına overlok ceken arkadaşların arabasını kullanıyorum.Dört gün ist da üçgün evdeyim.Rab'bime hamdolsun işten yana sıkıntım yok.T.K.P yi bıraktım partiler üstü bir anlayış benimsiyorum inanın şucu bucu olmak toplum icinde beni acayip rahatsız ediyordu acayip şekilde ferahlayacağımı hayal ederken;Dehşet bir sorumluluk altına girdim ben artık rab'bimin dini islamı yaşamam gerektiği bilincine vardım bir problem oluştu ;ben camii cemaatleri gibi evden camii ye camii'den eve yaşayamam ..!!!mümkün değil Allah bizi başıboşmu yaratdı?Daha benim kuran'ı kerimden ve siyer ve hadis(sahih'i buhari-sahih'i müslim aldım rabbim okuyup hak üzere yaşamayı cümlemize nasip etsin)(amin)kitaplarında tanıdığım müslüman şahsiyeti veya şahsiyetleri göremedim???????hangi ülkedeler acaba??? zalime zulmünü haykıran bir muhammed s.a.v. ve ashabı rabbim cümlesinden razi olsun(amin)var beri tarafda sünepe ,uyuşuk, nazlı,pışpışdan pofpof dan hoşlanan ,hazır lopcu, dilenciliğe ve beleşciliğe alşmış, Din deyince ayetlerin arabcasını söyleyen peşinden mealini veren ,Ve kesinlikle öyle yaşamayan,ağızları laf kalabalığı olan Parası olanın herşeyi yapması haktır anlayışında olan bir karmankarışık insan yığınları din konusunda araştırmam devam ediyor burda ona değinmeyeceğim(Bu arada elhamdülillah Hanım 5 vakit namaz kılıyor 11 yaşındaki kızım 8 yaşındaki oğlum annelerini taklit ediyor hanım kuranı baya okuyabiliyor benim daha pek becerdiğim söylenemez iş ğüç geciktiriyor inşaallah Arabcada öğreneceğim öyle ya bu DİN arabca ise ögrenmek gerekir diye düşünüyorum.YA SİZE ğarip gelmiyormu namazda bir takım kelimeler ve ayetler okuyorsun ne anlama gelir bilmiyorsun acayip bişi bu izah edilemez kendime diyorumki öğreneceksin
ŞİMDİ biriniz dese ki dehşet bir sorumluluk altına girdigini yazdın neymiş o girdigin sorumluluk.Ne olacak aziz dostum müslüman olmak dehşet bir sorumluluktur.Artık benim de diger müslüman kardeşlerim gibi yeryüzüne adalet'in kardeş'liğin,iyiliğin,merhametin ve selametin dolması icin gecemi gündüzüme katıp ;hakkın hakikatin tevhid adidesinin yeryüzünde HAKİM olması icin canla başla dur durak demeden mücadele etme ğerektiği şuurundayım ben sünepe silik varmı yokmu korkak bir birey olmak istemiyorum.Ben devinen devleşen birbirinin dertleri ile hemhal olmuş islami toplum şuurunun var olabilmesi icin mucadele etmek zorundayım.Bu en elzem sorun ve proplem yokmuş gibi davranamayız

 

                                    Yaşamın alt üst oldu.GülümsüyorBen yeni bir hayat yaşamaya,insanlık icin insanca yaşamı hayata hakim kılabilmek icin;komünistliği bıraktım.Komünizm benim icin altarnatifi olmayan bir idoloji idi,hata etmişim;Altarnatifi hatda ve hatda ondan daha mükemmel olanı varmış ben yeni keşf etdim.Hayatımı İslama göre şekillendirmeye karar verdim.

                        Görülen köy klavuz istermiş insan cok cok iyi bildiğini sandığı şeyi iyi bilmeye bilirmiş hani derler ya amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. yalan ..!!!!Yeniden keşfetmeye gerek var.İnsan bilmediğine düşman olurmuş; cok doğru,bir şey hakkında fikrin olabilmesi icin o şeyi cok ama cok iyi tanımak ğerekiyor,bunu gec de olsa anladım.olaylara objelere kavramlara sadece kendi ufkumuzdan ve penceremizden bakmak muhaliflerimizin delillerinin ne olduğunu araştırmadan,bilmeden itiraz etmek ne derece ahlaki ne derece dogru.      
                          Burada bir şeye dikkat cekmek isterim,insanın ister istemez gecmişinde yaşadığı veya savunduğu bazı değer yarğıları olabilir ben bütün değer yargılarım mutlak yanlış demiyorum doğruları da var ki burdayım.kendime koymuş olduğum ölcü yaşantım da islam'i kırıntılar aramak degil yada kurandaki ölcütleri yaşantıma uydurabilirmiyim değil YA NE !! ben her fikriyat düşünce idoloji veya kavram anlayışımı sıfır(nötr) etdim islam dinine etegimde hic bir taş olmadan girdim.Bende gecmişime ait islama aykırı bir savunma hali görürseniz alışkanlıgımdan kaynaklanıyor olabilir beni bu konuda lütfan uyarınız
                          Yapılması gereken sadece biraz dikkat ve sabır.Olaylara biraz dışardan dış Göz olarak objektif bakabilmek.Bu sebeble Rab'bimizin razı olduğu tek din olan İslamı inceleyip en güzel bir şekilde hayatıma hakim kılmaya karar verdim.Aşagı yazılarımda hep bu bakışımın analizini bulacaksınız.
                         İslamı nasıl araştıracağım ve geliştirecegim AR-GE calışmalarıma bir yol haritası cizmeliyim.İlk olarak kuran'ı baştan sona I defada olsa okudum.Öyle ya Rab'bimizden gelen bu kitap bizden ne istiyorun sorusu icinde olmalıydı.Ordan cıkardığım sonuç;resul'e itdiba haydi peygamberimizin hayatını yazan kitap olarak martin lins'in peygamberin hayatını kitabını okumak oldu.Hem kuran'dan hemde siyer kitabının bana işareti ,bir cemaat aramak oldu gerek kuran'da rabbimizin ;kıyamete kadar hak üzere bir cemaatın olacağını ve bu cemaate muhalliflerinin asla zarar veremeyecegini bildirmesi ,gerek siyer (peyğamberimizin hayatını yazan kitaplara siyer deniyormuş)kitabında peyğamberimizin:Benim ümmetim 73 fırkaya bölünecek 1 tanesi hak üzere, hadisinden aldığım işaret ve edindigim bilgi,beni hak üzere bir cemaat aramaya SEVK etdi.Degilmiki bu cemaat müslüman bir cemaat nerde arayıp nerde bulacaktım.Elbetde CAMİİlerde!!Bende Eskişehirde o camii senin bu camii berikinin şu camii ötekinin hem dolaşıyor,hemde camii ye gelen insanların hal hareket söylem davranış bicim ve şablonlarını inceliyor biraz diyologa gecebildiklerime sorular yöneltiyor ,cevaplar  almaya calışıyordum
                          Belki bu yaptığımı ahlaki bulmayan cıkabilir.Onlarada sayğı duyarım:ama taktir edersiniz ki körü körüne araştırmadan soruşturmadan bir şeyler yapmam ve uygulamam mümkün degildi.BU Allah'ın emir ve yasakları icinde ğeçerli,Sonuçta birileri sana bu Allah'ın kitabı oku hayatına gecir,buda peygamberin hayatı orda olanı al;ne soru sor ne araştır nede şüphelen fıstık gibi din daha ne istiyon uyğula otamatikman cennet ğaranti??? İyide ya Allah,kitap,vahy,peyğamber vede cemaat diyerek birileri beni altadıyor ise,olamazmı, !!!!!

Yeryüzünde tek doğru komünizm diye çırpınan ben degilmiydim; ne ikna etmişti beni bu derece olağan üstü harika bir sistemmiş gibi  savundum.Birde utanmadan bazı islami değerleri komünizm'in malı imiş gibi sıkılmadan.arlanmadan,yüzsüzce kullandım?(islamiyet nedir yazımda islamiyet yazan yerlerde komünizm yazıyordu;düzeltdim)Burda dikkatli bakan birisi komünizm'in bu kadar erdemi icinde barındırmayacağını hemen anlar.Komünizm'in bu değerleri savunmasını cani gönülden istediğim icin;öyle olmamasına rahmen öyleymiş gibi yazdım.Nerde dürüstlük komünizn bir idoloji'dir icinde materyalist bir bakış acısı vardır.Halbuki İslamiyet İCİNDE İMAN'İ BİR BAKIŞ ACISI BARINDIRIR.Bu sebebledir ki peygamberimize s.a.v.mekkedeki fakir fukarayı savunduğu icin Tam bir SOSYALİST' miş canım diye vakayı kendime yontma terbiyesizliğinden vaz geciyorum.ALLAH cc beni af etsin.(Amin)Halbuki O Resul haksızlıga da karşı cıktı,köleliğede dur dedi,toplumda yeri olmayan kadına konum belirledi ve mirastan pay almalarını sağladı En önemlisi ŞİRK olğusuna karşı durdu berrak bir tevhid anlayışını akıllara kazıdı peyganberin duruşu
,imani duruş !!! hiç icinde materyalizm barındıran ne komünizm'me nede sosyaliz'me asla benzermi EL insaf.!!İŞTE böyle bir duruma düşmemek yanlış olanı doğru gibi Alğılamamak icin,doğruyu hayatıma hakim kılmak icinPegamberin örnekliğinde dinimi yeniden inşa etmek icin cırpınıyorum..(burdaki yeniden inşa başkasının değil kendi dinimi yeniden inşa etmek DİN olğum düzgün olsa idi komünist'likle ne işim olabilirdiki??
                               
                                     İYİDE BENİM ÖLCÜM NE OLACAK??
                             
                             İsterseniz bu camii turlarında edindiklerimi ve gözlemlediklerimi sıra ile irdeleyelim.Camii cemaatı pek birbirlerini fazla tanımıyor;bir iletişim sorunu var gibi. sorularımdan bazı kalıplarım şöyle idi.Safta namaz kıldığın yanındaki adamın ne iş yaptığı,emekli ise nerden emekli olduğu,kac coçuğu var,evleneni,boşananı,torunu,hanımı sağmı,birbirinizin evine gider gelirmisiniz,ailecek tanışırmısınız.Cemaatin icinde işsiz varmı,fakir fukarayı takip edip yardım yapıyormusunuz,dini bilgilerinizi düzenli olarak öğrenebiliyormusunuz,cevap hic icacıcı değil.Okuduğum kuran'daki ve siyer kitapındaki müslüman tipi bu değil,kurandaki peyğamber Hayatın icinde ezilenin,horlanan,aciz bırakılanın yanında;Zalimin despotun sömürücünün karşısında!!cemaat kopuk,cemaat olduklarının şuurunda bile değiller evden camiiye camiiden eve ritmik git gel halleri.gecen hafta istanbul'da idim durum burdan farklı değil.Camii cemaatlerinin yaşadığı İslam SOSYAL hayattan kopuk bir islam ASLA VE ASLA ben böyle ölü gibi bir yaşantı sunan DİN bana lazım degil İslam insanı diriltir .İslam insanı silikleştirmez ;aksine islam'hayat bicimi olarak yaşamak istiyen,islamda ŞAHSİYETLEŞİR.bende o şahsiyetli vede hak üzere olan O cemaati arıyorum...???     EEE nerde bizim hak üzere cemaat???
             Sakın dalğa gectiğim alay etdiğim sonucu cıkmasın bu beni incitir,din' kelime olarak yaşam bicimi anlamına geliyor ne muhteşem bir tesbit Rab'bim Al-i imran suresi 19 ayetinde Allah indinde tek yaşam(din)bicimi islamdır.başka bir yaşantı (DİN) asla kabul edilmeyecektir.ALLAH cc başka dinden de razı olmayacağını da bildiriyor.Suç'mu hak üzere olan bir cemaat aramak...????
             Öleceğim ve ne yaşamışsam sorulacak ve hesaba cekileceğim !!Ben yanlış kulpa tutunmuşum,Hata etdim, Rab'bim uyduğum cemaatin senin gazabını celp etdiğini nereden bilebilirdim, Atalarımı bu yol üzere buldum ,İsteseydin biz sapıtmazdık,Ben yer yüzünde aciz bırakılmış kimselerdendim...!!!!!  gibi sızlanmalar ve  Mazeretler ASLA ASLA kabul edilmeyecegi bildirilirken kusura bakmasın kimse can benim canım birileri kırılacak diye dinde körü körüne sapık bir fikrin peşine takılıp bile bile  cehenneme ğidemem.İşte hayatdayım ve en doğruya en güzele tabi olmak istiyorum bu SUÇ MU
              Hak üzere cemaat arıyorum ayakları ile ibadete falan boşvermek de yok bildiğimizle amel edelim Rab'bim kendisine güvenip dayananları sever,
                                   RAB'BİM YARDIMCIMIZ OLSUN....amin

                           Dur durak,yılğınlık,bezginlik yok.!! araştırmaya,soruşturmaya,gözlemlemeye ve izlemeye devam.ŞİMDİ ilgi alanım meşhur cemaatler;süleymancılar olarak tanınan:Suleyman hilmi TUNAHAN bağlıları,nurcular olarak bilinen;Bediüzzaman Said Nursi, ,Fetullah GÜLEN,Yeni Asya ,Mehmet KUTLULAR takipcileri,Harun YAHYAcılar olarak Adnan OKTAR takipcileri,itikad'i ve ameli mezhepler,mezhepsizler?eşariler,maturidiler, (ne demek pek bilmiyorum)mealciler,?kelamcılar?Tarikat cemaatleri ,tekfirciler,selefciler, zahiriciler,sofiler,tasavvufcular,ALLAH İCİN NEDİR BU??? pes etmek yok camilerde 15 gün icinde bunların varlığını öğrendim kimdirler görüşleri nedir? günümüze bir seslenişleri varmı araştıracağız ,soruşturacağız, gözlemleyeceğiz.Bakacağım bunların bana din diye söylemiş olduğu AMELLER EYLEMLER SÖYLEMLER kuran'a ve siyerlere,sunnet'e uyuyormu uymuyormu.. !!!hayatımı ona göre tanzim edecegim .Samimi olarak objektif olarak bu görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
                                                       DEVAM EDECEK....7/5 /09
DEVAM...
İLK olarak 1940 ların hareketi olduğunu tahmin etdigim suleymancılar(Suleyman Hilmi TUNAHAN)  Eskişehirde de faliyet gözteriyorlar istanbulda 2 tane yatılı okullarını inceledim bazı öğrencilerle konuştum (sakalım varya cocuklar hemen ilgi gösterdi,bende onlara süleymancıların hakkında  ileri geri konuşmaktansa kendilerinden ögrenmemin daha doğru olduğuna ikna etdim bakın bakalım ben onları dogru anlamışmıyım)amacları kuran kurslarında halkın kuran ögrenmesini sağlamak ,yurtlar ve yatılı kuran kursları vasıtası ile topluma munis ahlaklı bireyler yetiştirmek,tasavvuf ekolü benimsiyorlar nakşibendi kolu imiş tunahan hocanın hic kitabı yok yazmamış onun kitabları talebeleri imiş siyasi olarak savruk gördüm demokrat parti fanatiği (şimdi cindoruk'u desteklesinler)Yeni asya okuyorlar bazı mahallelerde salı günleri risaleyi nur okuyorlar devlet görevlerinde calışmaya ve bazı makamlar elde edmeye calışmışlar istedikleri başarıyı sağlayamadıkları icin Fetullah GÜLEN hoca efendinin bunu kısmen başardıgı görüşündeler asla sakal koymuyorlar

ŞİMDİ bu cemaat benim kuranda gördüğüm müşahade etdigim kıyamete kadar muhaliflerinin asla zarar vermeyecegi  cemaatmı:
 İnsanlara kuran ögretmeye calışmak 1940 lar acısından cok müthiş bir eylem olabilir şimdi her yer kuran kursu.yeter ki sen iste yan komşun bile öğretir benim hanıma komşu hanım 1 ayda ögretdi.Talebe yetişdirmek bütün dernek vakıf ve cemiyetler burs veriyorlar ve imam hatip okulları  varsen istersen coçugunu gönderebilirsin,devlet icinde yer almaya gelince öyle takiyye gizlenme kendini saklama cok banal .İnsan müslüman ca yaşar müslüman ca calışır sen kendini gizleyeyim bilmem ne yapayım toplumun aklına fitne düşürür, kimse sana güvenmez arkadaşım Cık dinini yaşa seni bunun icin oldüreceklerse ÖL korkarak her gün ölmektense bir kere öl  kanın ümmetin arasında şereflice dolaşsın Siyasi pozisyon olarak hic iyi yerde degiller şimdi ergenokon cetesi savunucusu ve bir zamanlar NURLU SULEYMAN diye peşinden gidip firavundan daha firavun Demirelin ve ruh ikizim dedigi Cindoruk ile aynı safa düştüler.Bu tutumları ile gencleri dindar yetişdirelim ülkemize faydalı birey olsunlar anlayışı ile tezt oluşturmaktadır.Suleymancılık bana göre degil!!! İnsanı kişiliksizleştiren,mukallit,araştırmaya ve geliştirmeye kapalı, hele hele yenilikcilikden (Kastım vakaların islami meselelerin kitap ve sunnete göre istimbat edilmesine ve ehli tarafından ictihat edilmesi. Zaten hic kimse İslam din'ine yeni bişi katamaz nasıl yaşa(ma)yacagımızı bize bildirildi.Din tamam oldu İslam'dan başka bir din'de zaten kabul edilmeyecek) ve heyacandan yoksun,topluma ben senin gibi degilim farklıyım ben asıl dindarım mesajı vermeye bayılan silik bir yapılan ma.HAYIR bu benim aradığım cemaat OLAMAZ
                                             DEVAM EDECEK...16/05/09
DEVAM...
Bugün fatihde  bir halı mağazasının baya bir overlok işi vardı bende fırsat bu fırsat öğle namazından sonra şöyle bir kolacan edeyim şü fatihdeki carşamba daki ismailağa cemaatini .!!!Giydim başıma takkeyi (sakın takkesiz dolaşmayın dışlanırsınız dinde yeri ne ise?)oturdum cay ocagına sordum abilerim bize muhalif edenler neden muhalif ederler?Aman efenim o ne Alim bolluğu her şeyi konuşuyorlar of of of ne hikayer masalımsı tadında ikindiye kadar 4.30 saat sordum dinledim dinledim sordum hele  nakşi sofisi olmadığımı söylemem baya bir tuhaflarına giddi Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandırdan tutunda kerametlerden himmetlerden rabıtalardan neler konuşuldu neler;Haşa şeyhin kendilerinin her haline vakıf olduğunu söylemeleri yokmu;Hele bir tanesi yokmu diyor ki ilk sofilik yıllarımda hanıma yaklaşamıyordum şeyhim beni görüyor diye utanc basıyordu beni bir sofi arkadaşı demiş ki ALLAH da görüyor rahat ol?? devamla hanımına rahat rahat yaklaştığını söylüyor?? Sübhanallah HAŞA BU ALLAH'ın vasfı ve sıfatı her şeyi ALLAH cc görür ve işitir senin benim gibi bir adam nasıl olmadıgı yeri müşahade eder ?? Kurucusu şahı nakşibendi imiş nakşi olmak cok kolaymış bir vekilin elini tutup bir daha bu günahları işlemeyecem diye söz verecem evin yolunu tutacam 25 tane estafurullah cekecekmişim güsülden sonra 5000 bin defa ALLAH diyecem dilim damağıma yapışık olacak SAĞ yanıma yatmadan önce pak'ı nur  tarikat halkasına (8 sıra var ikişier isim yazılı )ruhlarına fatiha okuyup bagişlayacakmişim??? her halde dalğa ğeciyorlar zannetdim hayır gayet ciddiler.deliliniz ne bunları ALLAH kuran!damı yoksa peygamberimzin hadislerinde mi ? emrediyor dedim.biz gayba iman ederiz ayet böyle söyler dediler.;sabmaya bakarmısın ayeti nerde kullanıyorlar gayb olan zaten gaypdır şöyleki;Allah'ı,cenneti,cehennemi,melekleri, yarın ne kazanacagınız,nerde ve nasıl ölecegimiz veya kıyametin ne zaman kopacaggı gibi şeyleri kapsar hükmü ayan beyan olan nasıl ibadet edecegimiz gaybi olmaz olamaz Peyğamberimiz s.a.v. görevi bu idi eger onun dinden her hangi bir şey sakladığını ve bazı dostlarına gizlice bildirdi diye iddaa ederse el insaf el insaf. Gelelim ölmüşe kuran okumak hakikaten nedir bu Anayasa kitabını Anayasa profösör'u burhan kuzu hocaya öldüğünde okumak ??Yada Kapital'i Karl Marx a okumak acayip??? bu nasıl bişi anlamak mümkün degil böyle bir eylemi paygamberimiz yapmış mı? ashap,tabiun,tabii tabiun yapmışmı bu kitap bize hayatın merkezi ne konması icin ;Allah cc tarafından gönderilmedi mi ? *hayatımızı,ilişkilerimizi.hal,hareket vede davranışlarımızı bu kitap belirlemili degilmiydi???? ÖYLEYSE BU KİTAP NEDEN ÖLÜLERE OKUNUR!!!???
                Gelelim rabıta işine şeyhini anlının ortasında hissetmek ve seni gördüğünün bilincinde olmak,(Haşa Allah mı bu)şeyhinin huzurunda musalladaki ölü gibi olmak veya gassil(ölü yıkayıcısı)önünde mevta gibi olmak ,tasavvufun tüm inceliklerini öğrenmek,eşyada allahı hissetmek (geşyada allahı görmek diyenlerde oldu )???.Benim aradıgım hak üzere kıyamete kadar muhaliflerinin asla zarar veremedigi cemeat bu nakşibendi cemaatimi HAYIR bu benim aradığım cemaat OLAMAZDEVAM EDECEK...17 /05 /09Suleyman CANERİnsanlık icin sadece bir nefer

 

  1. Bu soruya sınır başkalarının özgürlük alanı ile sınırlıdır diye klişe bir cevap verilebilir. Ancak dinamik bir şekilde devinen bir yaşam içerisinde ister istemez bu sınırlar bazen kesişecektir. Yani uygulamada her şey bu kadar basit değil. Sonuçta bu sınır sizin iyi ve doğru gibi ahlaki kavramları nasıl tanımladığınıza göre değişebilir.
  2. İktisat biliminde de buna bezer bir sorun vardır. Her ne kadar iktisada bilim desek de sonuçta en temel iktisadi varsayımlar özünde ideolojiktir. Yani iyi ve doğrunun ne olduğuna dair inançlarımıza dayanmaktadır. Bu temel inançlar yıkılırsa tamamen farklı bir bilim(!) ortaya çıkabilir.
  3. Uzun lafın kısası bence özgürlüğün sınırı vardır. Ama bu sınırın var olup olmadığı, varsa nerede başladığı kişiden kişiye değişebilir.
  4. Özgürlük dediğimizde içimizde bir kıpırtılar meyana gelir heyecanlanırız, ayakalarımız yerden kesilir, dudaklarımızın arasında çıkan her kelime bizi herşeyin sınırsız olduğu bir dünya kapılarını açar sanki. bu dünya öyle bir dünayaki kimsenin kimseyi öldürmediği , savaşarın sona erdiği ve herkesin bir çatı altında imece ususlu iile birbirlerine yürekten bağlı olduğu bir dünya gelir aklımızın diğer ucuna ve yüreğimizle birleşir ve biz keşke öyle bir dünya olsun deriz ister sitemez. ama malesef gerçek yaşamda aslında özgürlükler sadece hayalde yaşadığızdan ileriye gitmez. nasıl doğada yaşayan her canlının bir sınırı varsa herşeyinde bir sınırı olur. özgürlükte aslında sınırları çizilmiş. fakat çizilen sınırlarda değerler ön planda olduğunda sınır çizili ise dahi sen yaşarsın. hayatını idame ettirirken senin değrlerin her zaman senin önünde gideerse sen yaşarsın . o zaman özgürlük mi dersin başka bir tanım mı bilmem. şimdilik benden bu kalıba başka cevapım şöylede olabilir??
  5. Özgürlük nedir?
    Özgürlük; iki farklı anlamda irdelenmesi gereken bir tanımdır.
    Birincisi eylemsel özgürlük.Eylemsel özgürlük kişinin eylemlerine,davranışlarına bağlıdır.Kişi davranışlarını toplumun ahlak kurallarının çizdiği sınırlar içerisinde ayarlar ve bireye yönelik değil, topluma yönelik yaşar.Topluma yönelikten kastım kişinin toplum kurallarını benimseyerek yaşaması ve “ben” cil olmamasıdır.
    İkincisi ise düşünsel özgürlük.Düşünsel özgürlük adındanda anlaşılacağı üzere kişinin düşünce dünyasında oluşturduğu , daha doğrusu kişiye tanrı tarafından doğuştan verilmiş sınırları olmayan bir dünyadır.Bu dünya içinde kişi istediği herşeyi düşünebilir.Dini sorgulayabilir , olgular üzerinde tartışabilir ve kendi benliğinde hiç ağıza alınmaması gereken herşeyi irdeleyebilir.Buna kimse müdehale Kendiside başkasının düşüncesine lehte veya aleyhde müdahale edemez.Toplumsal baskılar dahi kişinin istediğini düşünmesine engel teşkil etmez.
Bu iki kavramı bir araya getirdiğimizde çıkacak olan tanım, işte bizim esas aramakta olduğumuz özgürlük tanımıdır.Özgürlüğü tek bir tanım olarak ele alamayız.
Bazen doğu felsefesi özgürlügü yaprağın dalından kopması ayrılması bir daha dala ihtiyac duymadan savrulması olarak son uc bidirir
Eğer bir insanda yaprağın daldan aldğı gibi bütün bigi ve birikimlerini islami yaşamdan alıp özümseyip olgunluğa erişince özgür olur
Özgürlügü farklı farklı tanımlamaya calıştık klasik söylemle senin görüşlerine katılmasamda özgürce  düşüncelerini savunmanı desdekliyorum senin özgürlük anlayışın benim özgürlüğümü kısıtlıyor ise ben o özgürlüğün karşısındayım
   
               Diğer benlerle savaşan ben,görüngülerin ardına geçmeye çabalıyordum.Tıpkı aynaya bakan ben le aynada gördüğüm ben' in dışarıya çıkma çabası gibi,Yada hem aynanın icindeki ben'i hem aynanın dışındaki ben'i garip garip inceleyen ben?.içimdeki fırtınalar gündelik maskeleri çıkarıp fırlatmak,özümü haykırıp benliğime yeniden ulaşmak arzusu beynimdeki patojenleri dirilterek ben olan beni yok-etmeye çalışıyordu.
        Öfkeyle aynanın karşısına geçtim ama yansımamın kollarından tutulup sürüklendiğini gördüm,heyhat! ikisini de seyreden ben buna müdahale edmedi!!!göğsümdeki kusma isteğinin yarattığı çarpıntı ve müşrikleri görünce hissetdiğim pis müşrik kokusu başımı döndürdü (insanların derdi ile dertlenmeyen bütün başlar kopsun omuz üzerinde durması haram onların)ve yığıldım ben in beni umursaması karşısında...Tanrım bu insanların(insan denen bişi NERDE gören var mı?) hepsi ölü,hepsi yaşayan(hayvan??) birer ölü.sesim yankılandı içimdeki boşlukta...kulağım duymadı::!!! sağır gibi.Herkez Orada var gibi;Ama yoklar ki ;Hissettiğim o soğuk karanlıktan kurtulmak,kendimi yanlışlamak için kapadım gözlerimi (gözü kapalı iken görenlerden olamadık bir türlü) titreyerek;hayallerimi,düşlerimi anımsamaya çalıştım ama beynimin içindeki herşey,düşlerim bile ümitsiz Zaten umma işkenceyi uzatmak degilmi !! ağır ağır üzerinden geçerek (tecavüz ederken umutlarıma)geriye bıraktığı çürük, kokuşmuş, tiksindirici, hayasızca düşünce boşvermişlikden ibaretti.Korkularımız ,güvenliğimizin bitdiği yerden başlamıyormu ? uykularda ve düşler de evet.. evet. Düşlerim,saf düşlerim bile ölüp gitmiş karanlığın sonsuz korkuların da ve boşluğun da.O halde yaşamın,doğumları,VAROLUŞUMUN sebebi ne diye gırtlağımı yırtarcasına haykırdım ama yüzüme karanlıktan sinsi kahkahalar çarptı.Yüzümü kazımak, hayatın takıştırdığı yalancı gülümsemeleri,omuzlarıma yüklediği sahte kimlikleri, apoletleri,sorumlulukları kaldırıp atmak istedim yapamadım.nefesim,gözlerimdeki fer'in gittikçe söndüğünü hissediyorken direnmek,devam etmek çok acıtıyor insanı.Oysa kendime yakıştırdığım dayanmak NETİCESİ mahvoluşumuz bile olsa,savaşmaktı. Umutsuzluğum, insanoğlunun tek kurtuluşu olduğunu biraz geç de olsa farkettiğim umutsuzluğum içimi yakarken bıraktım kendimi boşluğa,düştüm,düştüm,düştüm...sonra çocuk gibi hıçkırarak ağlarken buldum karşımda aynanın karşısındaki beni.SAHİ sizinde olmazmı;aradada yatar yatmaz düşer gibi olup kalp'inizin cırpıntısı ile uyanma halleri....!!!Pardon Pardon siz yoksunuz...mantıga bakarmısın mantıksızlıkdan ümit icinde ??
ölüm insanın tek kurtuluşu mu?Sen yoksun ki nasıl cevap vereceksin....var olan mucadele eder ,sıyrıl,haydi ayrAŞ ol
Sen varım diyorsan var gibi yaşa;BİR hareket et biraz devin kımılda canlan ? OF OF OF Unutdum.!! sen yoksun yaa..!!!var olmanın sızısını sen nasıl hissedebilirsin ki sen HİÇ varolmadın ki.
        Paradigma'n bile ayarsız bidat'landırmışsın herşeyi bu paradigma ile nasıl ictihad edeceksin ki
Kime diyom!! Orada olmayan ben'e mi??
Olsa.. idin bu zalimlerin vede zorbaların cirit atdığı hayata bir dur yeter artık derdin sen seni günah işlerken gürüyor sen sana bile müdahale edemiyorsun hadi ordan..

                   Kabul;beni öldürdünüz bendeki ben'ler ;Artık sizlerin gözünde dirilmem mümkün degil::!! Silahlarınız değil beni öldüren..! Vurdumduymazlığınız....!bağnazlığınız ...! ve aymazlığınız ...! öldürdü...!!!!!

                   REZİL....!. Birde diyordun ki;...!
     Oysa kendime yakıştırdığım dayanmak, NETİCESİ mahvoluşumuz bile olsa,savaşmaktı. Yemedi degilmi..! Umutsuzluğum,insanoğlunun tek kurtuluşu olduğunu biraz geç de olsa farkettiğim umutsuzluğum içimi yakarken,ben bana aynada bakarken tükürdü..Hiçlik denizinde boğulacağımı bile bile kulaç atıyorum.Yüzme bilmediğimide bilmiyorum ki,bütün bunlar olurken BEN, ben deki ben'lere diyorum ki..!!!

Nesin sen..................HİÇ

Suleyman CANER

insanlık icin sadece bir nefer
Rabbime hamd olsun iman etdim
Ben yeryüzündeki ve kainatdaki tüm
İlahlara Bühtan etdim
Yanlız.. Rab'bime ..
Beni..seni.. Tüm evreni var edene
İman etdim......
Haberiniz olsun;sahte tanrılar
Tanrılaşmış insancıklar
Haberiniz olsun
Ben kadr'i mutlak a iman etdim

Nuh'un ğemisinde çarkçıyım
Musa ya dere boyu sırdaşım
Harun ile dil'daşım
Salih'in dikdiği kumaşım
İbrahim'le PUT ' kıranım
Suleyman'a sanatkarım
Zırhımı Davut ördü
İsa gördü sofraya aldı
Yusuf la denize daldım
Lut'un kızı ile evlendim
Muhammed'le demlendim
Atam Adem ile onurlandım

ÜMMETi icin

Acı ceken Muhammed'e; yoldaşım
Ebubekrle Tasdik!! daşım
Ömerle Mizan'ım
Osmanla Paydaş'ım
Ali ile İlme taip'im
Ben ümmetle kardaşım

İMAN ETDİM RABBİM SANA
CÜMLE ALEM DÜŞMAN OLSA
SEN RAZI OL..
YETER BANA.'!!!
 
 

Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol